fesâhât-mecrâ
* Sözlüklerde “ferahlık, dilin düzgün kullanımı” gibi anlamları olan “fesâhat” ve “yatak, yol” anlamlarına gelen “mecrâ” kelimesinin birleşmesiyle “fesâhatin aktığı yol, dilin düzgün kullanımının akış yolu” anlamında kullanılan terim.
Arapça bir sözcük olan “fesâhat” sözlüklerde “ferahlık, büyüklük, genişlik” (Redhouse, 2000, s. 678); “fasihlik, dilde düzgünlük” (Kanar, 2011, s. 132); “bir lisânın doğru ve hatâsız ve suhûlet ve selâsetle söylenmesi veya yazılması, sözün yanlış ve yabancı yâhut nâdirü’listi‘mâl kelimelerden sâlim olmasıyla beraber rabtının dahi kâideye mutâbık olması” (Sami, 2012, s. 775) anlamlarına gelir. Arapça “mecrâ” sözcüğü ise “yatak (nehir yatağı), kanal, izlenen yol” (Redhouse, 2000, s. 769); “su yatağı, yol, güzergâh” (Kanar, 2011, s. 287); “suyun aktığı yatak, su yolu” (Sami, 2012, s. 998) şeklinde ifade edilir.
Bir terim olarak fesâhat-mecrâ”, “fesâhâtin aktığı yol, fasihliğin akış yolu ve dilin düzgün kullanımının devamlılığı” anlamına sahiptir.
“Fesâhat-mecrâ” tabirinin bağlam anlamı “fesâhatin aktığı yol, fesâhatin akış yolu”dur.
İlk kez Latîfî tarafından kullanılan bu tabir tezkirede Mevlânâ Kemâl tarafından tercüme yoluyla kaleme alınan Belâgât-nâme adlı eser aktarılırken kullanmıştır. Vassâf tarafından Farsça olarak yazılan Tevârih-i Mu’cem adlı eserin tercümesi olan Belâgât-nâme'den bahsederken Latîfî, “fesâhât-nâme” tabirini “Zikredilen kişi Fars dilinde Vassaf’ın Münşeat’ından Tevârih-i Mu’cemden tercüme Belâgât-nâme adlı belâgâti artıran ve fesâhâtin aktığı yol olan bir kitap ortaya çıkarmıştır” (Canım, 2018, s. 450) diyerek Mevlânâ Kemâl’in eserini fesâhâtin aktığı yol olarak açıklamıştır.
Örnekte görüldüğü üzere “fesâhat-mecrâ”, “fesâhatin yani dilin düzgün kullanımının akış yolu, devamlılığı” anlamına gelmektedir.
Yapılan taramalar sonucunda “fesâhat-mecrâ” tabiri yalnızca Latîfî’nin Tezkiretü’ş-Şuarâ ve Tabsıratü’n-Nuzamâ adlı tezkiresinde, “Mevlânâ Kemâl” maddesinde 1 kez kullanılmıştır.
Örnek 1:
Merḳûm-ı mûmâ-ileyh raḥmetu’llâhi aleyh zebân-ı Fürsde Münşeʿât-ı Vaṣṣâfdan Tevârîḫ-i Muʿcemden mütercem beyne’l-Arap ve’l-Acem Belâġât-nâme nâm bir kitâb-ı belâġât-efzâ ve feṣâḥat-mecrâ imlâ ve inşâ itmişdür ki zümre-i seḥere-i inşâ ve fırḳa-i berere-i fenn-i naẓm-ı siḥr-nümâ ol terkîb-i ġarrâ ve ol elfâẓ u edâ ile müşâbihi siḥr-i mübîn ve mertebe-i muʿciz-i metîn görürler (Canım, 2018, s. 450).
Canım, R. (2018). Latîfî Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzamâ. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı.
Halîl b. Ahmed, Ebû Abdirrahmân b. Amr b. Temîm elFerâhîdî (1408/1988). Kitâbu’l-‘Ayn. nşr. Mehdî el-Mahzûmî-İbrâhîm es-Sâmerrâî. Beyrut.
İbn Dureyd, Ebû Bekr Muhammed b. el-Hasen el-Ezdî el-Basrî (t.y.). Cemheretu’l-Luga. Beyrut.
Kanar, M. (2011). Osmanlı Türkçesi Sözlüğü. İstanbul: Say Yayınları.
Kaplan, F. (2021). Klasik Türk Edebiyatı Eleştiri Terimleri Sözlüğü -Latîfî Tezkizkiresi Örneği-. İstanbul: DBY Yayınları.
Redhouse, J.W. (2000). Redhouse’s Turkish Dictionary. İstanbul: Redhouse Yayınları.
Sami, Ş. (2012). Kâmûs-ı Türkî. İstanbul: İdeal Kültür Yayıncılık.