SÛFÎYÂNE

sûfiyâne eş’âr, sûfiyâne güftâr, sûfiyâne söz, sûfiyâne neşr, sûfiyâne edâ, usûl-i sûfiyâne, güfte-i sûfiyâne


* Sözlüklerde mutasavvıflara yakışan, tasavvufla ilgili manasında olan; tezkirelerde tasavvufî muhtevaya sahip şiir, söz, neşir ve üslubu tanımlayan terim.



Sözlük Anlamı

Sûfiyâne kelimesi sıfat türündedir. Sözlük anlamı itibariyle “sufiye benzer, sufi gibi” (Lugatname), “mutasavvıflara yakışan yolda, tasavvufla ilgili” (Parlatır, 2006, s. 1531) anlamına gelen sûfiyâne terimi, “sufi” kelimesi ile Farsça “-âne” ekinin bir araya gelmesiyle oluşmuştur.

Kökeni hakkında çeşitli görüşler bulunan sufi kelimesinin tasavvuf tarihi boyunca çok sayıda tanımı yapılmıştır (Öngören 2009, s. 471-472). “Hakk’a vâsıl olan kişi” (Cebecioğlu, 2014, s. 444), “gönlü saf kişi, eren, ermiş, nefsinden fani, Hak ile baki, zahirde halk ile batında Hak ile diri olan, nefsine ölen Hak ile diri kalan” (Uludağ, 2012, s. 322-323; Karagöz vd. s. 597), “Allah’ın seçkin kullarının özellikleriyle nitelenmiş kimse” (Kaşani (Hz. Demirli), 2015, s. 338), “safiyete ermiş, tasfiye olunmuş, zahirde köle, batında hür olan” (el-Cerrahi, 2013, s. 351), “tasavvufa ait, tasavvuf bilimiyle uğraşan kimse, tasavvuf ehli” (Parlatır, 2017, s. 607), “yün elbise giyen, masivanın hayalinden kalbi koruyan” (İz, 1969, s. 82) bu tanımlardan bazılarıdır.

Bu tanımlamalar  arasında  sufinin yün anlamına gelen “sûf” kelimesinden türemiş olduğu görüşü, en çok kabul görenler arasında yer almaktadır. Yün elbisenin peygamberlerin elbisesi olduğu rivayet edilmiş ve bu türden kıyafetler dünyaya rağbet etmemenin ve mütevazılığın bir sembolü olarak değerlendirilerek sufinin “sûf” sözcüğünden  türemiş olduğu belirtilmiştir (İz, 1969, s. 79-82).    




Terim Anlamı

Sufilere has duyuş ve hislerle kaleme alınmış olan. Tasavvufî içeriğe sahip şiir ve sözler. Tasavvufî muhtevayla kaleme alınmış metinlerdeki üslup ve usul. 




Tezkirelerdeki Bağlam Anlamı

Sûfiyâne kelimesi tezkirelerde şiir, söz, usul ve üslubu nitelemek için kullanılmıştır. Sözlüklerde sufi gibi, sufice, tasavvufla ilgili tanımları kelimenin terim anlamını da karşılamaktadır. 

Terim ilk olarak Sehî Bey’in Heşt Behişt’inde yer almakla birlikte aynı zamanda Ahdî, Beyânî, Gelibolulu Âlî, Kınalızâde Hasan Çelebi, Latîfî, Esrâr Dede, Kemiksiz-zâde Safvet, Râmiz, Safâyî ve Sâlim tezkirelerinde de bulunmaktadır. Taranan bazı tezkirelerde sûfiyâne olarak nitelenen söz ve şiirlerin tanımı yapılırken bazılarında da sûfiyâne üslubun tasavvufla olan bağlantısı üzerinde durulmuştur. 

Latîfî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzamâ’daki Kemâl Halvetî maddesinde (Örnek 2) sûfiyâne şiirin inceliklerini ve haiz olduğu hususiyetleri hakikat ve dekayık kavramlarıyla açıklamıştır. Mehmed Sirâceddin, Mecma-i Şuara ve Tezkire-i Üdebâ’sında Hâlis isimli bir şairi lafzen ve manen hâlis ve pür-marifet bir kimse olarak tanımladıktan sonra şiirlerinin sûfiyâne olduğunu marifet kavramı üzerinden dile getirmiştir: 

“Asrın şu‘arâsından dervîş-meşreb, lafzen ve ma‘nen hâlis bir vücûd-ı pür-ma‘rifetdir. Tarîk-i Mevlânâ’ya bende-i hâs olmagla ekser-i eş‘ârı sûfiyânedir.” 

Bazı tezkirelerde sûfiyâne teriminin tasavvuf ile bağlantısının altı çizilmiştir. Sehî Bey, Mevlânâ Halîlî maddesinde sonradan tasavvufa meyleden şairin sûfiyâne şiirler yazdığını söylemiştir (Örnek 1). Gelibolulu Âlî Kemâl-i Halvetî maddesinde şairin Hacı Bayram Veli’nin dervişlerinden olduğunu söylemesinin ardından şiirlerini sûfiyâne olarak nitelemiştir. Aynı kullanım tarzı Latîfî Tezkiresi’nde de mevcuttur (Örnek 2). Benzer şekilde Kemiksiz-zâde Safvet de Ağa-zâde maddesinde şairin Gelibolu Mevlevihânesi şeyhi olduğunu vurgulamıştır:  

“Ağa-zâde Mehemmed Efendi. Anatolı’dandır. Gelibolu Mevlevi-hânesi şeyhidir. Bin altmış üç târihinde vefât itmişlerdir. Bu güfte-i sûfiyâne anların âsârlarındandır.”

Meşâyıhâne, mutasavvıfâne, muhakkıkâne ve tasavvufâne sûfiyâne ile birlikte kullanılan terimlerdendir.  




Tezkirelerdeki Kullanım Sıklığı

Kelime terim anlamıyla Sehî Bey, Ahdî, Beyânî, Gelibolulu Âlî, Kınalızâde Hasan Çelebi, Latîfî, Esrâr Dede’de 1; Kemiksiz-zâde Safvet ve Ramiz’de 2; Safâyî ve Sâlim’de ise 3 yerde geçmektedir.




Örnekler

Örnek 1:

Mevlânâ Halîlî

Aslda diyâr-ı şarkdan gelüp Anatolı cânibinde olan İznik-nâm şehrde şugl idüp ol yirde mahbûb ile münâsebet idüp iştiyâk hâmesi ile anun adına bir Türkî Firâk-nâme yazmış halk içinde Firâk-nâme-i Halîlî dimekle meşhur u mezkûrdur. Sonradan tasavvufa mâyil olup sâhib-hânekâh oldı. Sözleri sûfiyâne ve eş’ârı meşâyıhâne ve bu ebyât anun eş’ârındandur.

Şi’r: Men ki dervîş olmışam şâh-ı cihândan fârigam

Bende-i sultân-ı ışkam în ü ândan fârigam (İpekten vd., 2017, s. 82-83)

Örnek 2: 

Kemâl Halvetî

Kudemâdan Murâd Hân mu’âsırlarından Ḥazret-i Şeyh Hacı Bayram Ankaravîye irişmiş ve müşâhede içün çoḳ mücâhede çeküp dürişmiş ve bir şeyh-i halvetî ve halvetîlerde vifâk u da’vetî idi. Germiyan Kulesinde zevâyâdan birine şeyh-i zâviye-dâr ve kuṭb-ı ahyâr u ebrâr idi. Ol bir ârif idi ki esrâr-ı vâḳıf ve makâm-ı i’tikâfda mu’tekif ü mükâşif idi. Eş’ârı dâ’ire-i ḥakâyıkdan ve nükâtı dekâyıkdan söylerdi. Ṣûfiyâne eş’ârı ve taṣavvufâne güftârı vardur. Bu matla anuñdur.

Maṭla: Âb-ı ḥayât içmege şâyeste fem gerek 

Hem ol şarâba ẓarf olacaḳ câm-ı Cem gerek (Canım, 2018, s. 452)

Kemâl Halvetî

Kudemâ-yı şu’arâ-yı Rûmdan ve Hâcı Bayrâm Kuddise sırruhû fukarâsından olan gürûh-ı ma’lûmdandur. Ana binâ’en eş’ârı sûfiyâne ve cümle-i güftârı tasavvufâne vâki’dür (İsen, 2017, s. 40).

Örnek 3:

Dervîş Günâhî

Şâ’irān-ı Mevlevî ve ârifân-ı Mesnevînün güftâr ü etvârları kütüb-i ta’rifâtda mestûr olduğu vech üzre zülf ü hatt ü hâl ve reng ü bûy-ı hüsn ü cemâlden bahs ile meslek-i rindânede neşr-i esrâr-ı sûfiyâne olup 

Beyt: Ne Mansûrem ki harfem râ tevân fehmîde şol duşmen 

Nefes tâ mîkeşem sad âh-ı hasret mîkeşed dâr (Genç, 2018, s. 260)

Örnek 4:

Hulûsî

…âlem-i sufliyyetde Sarây-ı Hümâyûnda terbiyet olunmağla tahsîl-i dest-mâye-i irfân eyleyip etmegi ile taşra çıkdıkdan sonra evkâtın meşâyihle görüşmege hasr ve kat’-ı alâka-i güft (ü) gûy-ı vakt ü asr etmekle ekser edâsı sûfiyâne ve bi’l-cümle güftârı ilâhî ve na’t-ı şerîf olup ta’birâtı şeyhânedir (İnce, 2018, s. 181).

Örnek 5: 

Âdem Dede

… azîz-i mûmâ-ileyhin terennümât-ı ney-pâre-i kalemi mutâbık-ı usûl-i sûfiyâne ve eşʿar-ı hâlet-şi’ârı bî-tekellüf ü ‘âşıkâne olup bu birkaç beyt-i latîf ol vücûd-ı şerîfin âsârındandır.

Nazm 

Derd ehli libâsını 'aşkile giyen gelsin 

Zehrini şeker gibi zevk ile yiyen gelsin 

 

Ol günlerini sâ’im hem gicelerin kâ'im 

Fakr âteşine dâ'im sabr ile yanan gelsin 

 

Hakk’a eremez kimse atlas u libâs ile 

Öz kendi eli ile cânına kıyan gelsin 

 

Kâl u kîl ile hergiz menzile erişilmez 

Kendilik ile olmaz mürşide uyan gelsin 

 

Aldanma sakın Âdem her âline dünyânın

Öz varlığını bunun yokluğa sayan gelsin (Çapan, 2005, s. 63).                  




Kaynaklar

Arslan, M. (hzl.) (2018). Mecma’-i Şu’arâ ve Tezkire-i Üdebâ. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. Erişim Adresi: https://ekitap.ktb.gov.tr/TR-208568/mehmed-siraceddin-mecma-i-suara-ve-tezkire-i-udeba.html 

Canım, R. (hzl.) (2000). Latifi Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzamâ (İnceleme-metin). Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. Erişim Adresi: https://ekitap.ktb.gov.tr/TR-216998/latifi-tezkiretus-suara-ve-tabsiratun-nuzama.html. 

Cebecioğlu, E. (2014). Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü. Ankara: Otto Yayınları. 

Çapan, P. (2005). Mustafa Safâyî Efendi Tezkire-i Safâyî (Nuhbetü’l Âsâr Min Fevâ'idi'l Eş'âr) İnceleme-Metin-indeks. Ankara: AKM Yayınları. 

Dal, Safer (1998). Istılahat-ı Sufiyye fi Vatan-ı Asliyye. İstanbul: Kırkkandil Yayınevi. 

Dihhodâ, A. Lugatnâme-i Dihhodâ

Eraslan, K. (hzl.) (2001). Alî-Şîr Nevâyî Mecâlisü’n-nefâyis I (Giriş ve Metin) - II (Çeviri ve Notlar). Ankara: TDK Yayınları: 788.

Genç, İ. (2018). Esrâr Dede Tezkire-i Şu’arâ-yı Mevleviyye (İnceleme-Metin). Ankara: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. https://ekitap.ktb.gov.tr/TR-206275/tezkire-i-suara-yi-mevleviyye.html   

İpekten vd. (hzl.) (2017). Heşt Bihişt Sehî Beg. Ankara: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. Erişim Adresi: https://ekitap.ktb.gov.tr/Eklenti/56165,hest-bihistpdf

İsen, M. (hzl.) (1994). Gelibolulu Mustafa Âlî, Künhü’l-ahbâr’ın Tezkire Kısmı. Ankara: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. Erişim Adresi: https://ekitap.ktb.gov.tr/TR-194288/kunhul-ahbarin-tezkire-kismi.html.

İz, F. (1969). Tasavvuf. İstanbul: Rahle Yayınevi. 

Demirli (hzl.) (2015). Abdürrezzak Kâşânî Tasavvuf Sözlüğü. İstanbul: İz Yayıncılık.

Karagöz vd. (2017). Dinî Kavramlar Sözlüğü. Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları. 

Kılıç, F. (hzl.) (2018). Âşık Çelebi Meşâ’irü’ş-Şu’arâ. Ankara: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. Erişim adresi: https://ekitap.ktb.gov.tr/TR-210485/asik-celebi-mesairus-suara.html

Kutluk, İ. (hzl.) (1997). Beyâni, Tezkiretü’ş-Şuarâ. Ankara: TTK Yayınları.

Parlatır, İ. (2006). Osmanlı Türkçesi Sözlüğü. Ankara: Yargı Yayınevi. 

Parlatır, İ. (2017). Açıklamalı İslâmî Terimler Sözlüğü. Ankara: Akçağ Yayınları.

Solmaz, S. (hzl.) (2005). Ahdî ve Gülşen-i Şu’arâsı: İnceleme, metin. Ankara: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. Erişim Adresi: https://ekitap.ktb.gov.tr/Eklenti/56733,ahdi-gulsen-i-suarapdf.pdf?0 

Sungurhan, A. (hzl.) (2017). Kınalızâde Hasan Çelebi Tezkiretü’ş-Şuarâ. Ankara:T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. Erişim Adresi: https://ekitap.ktb.gov.tr/TR-194494/kinalizade-hasan-celebi-tezkiretus-s-uara.html

Uludağ, S. (2012). Tasavvuf Terimleri Sözlüğü. İstanbul: Kabalcı Yayıncılık. 




Yazım Tarihi:
04/02/2025
logo-img