bî-nazîr, ebyât-ı bî-nazîr, eş'âr-ı bî-nazîr, bî-nazîr kasîde, şi'r-i lâ-nazîr
* Sözlüklerde “benzer”, “eş”, "akran" gibi anlamları olan, tezkirelerde daha çok Farsça olumsuzluk eki olan "bî-" ile birlikte "benzersiz", "eşsiz", "yegâne" anlamlarında kullanılan terim.
Kelime Arapça bir sıfattır. Sözlüklerde kelime için verilen anlamlar genel olarak benzerdir. “Nazîr” kelimesi için sözlüklerde; “bir şeye bakan, ona zıt veya paralel olan şey, benzer, eş, paralel” (Redhouse, 1987, s. 2089), ”eş, misl, mânend" (Muallim Naci, 1308, s. 902), “benzer, eş” (Devellioğlu, 2008, s. 813), “misl, mânend, akran, musâvî, müşâbih” (Doktor Hüseyin Remzi, 1305, s. 2/864) anlamı vermişlerdir.
Şemseddin Sâmî, kelimeye “benzer, müşabih, misl, manend” anlamlarını verdikten sonra kelimeyi, Farsça olumsuzluk eki olan “bî” ile “bî-nazîr” şeklinde kullanarak “benzersiz, örneksiz ve eşsiz” şeklinde açıklamıştır (1318, s. 1446).
Tezkirelerde genellikle “bî-nazîr” şeklinde şairlerin şiirlerinden örnek verilirken veya onların fiziksel özelliklerinden, şairlik kudretlerinden bahsedilirken “benzersiz, eşsiz, örneği olmayan” anlamlarında niteleme amaçlı kullanılan terim.
Nazîr kelimesi, tezkirelerde daha çok “bî-nazîr” şeklinde tezkireciler tarafından bir kıyaslama unsuru olarak kullanılmıştır. Yusuf Çetindağ, Herat sahasında nazîr kelimesinin “bî-nazîr” şeklinde bir eleştiri terimi olarak ilk olarak Molla Câmî tarafından, daha sonra da Devlet Şâh ve Ali Şir Nevâî tarafından üçer defa aynı şekilde kullanıldığını söyler. Anadolu sahasında ise yine ”bî-nazîr" şeklinde bir eleştiri terimi olarak ilk defa Kınalızâde Hasan Çelebi tarafından kullanıldığını belirtir (Çetindağ, 2002, s. 115). “Nazîr” kelimesi tezkireciler tarafından, belirsiz bir şair grubu veya şiir çevresi için yapılan karşılaştırmada, özellikle benzersizlik, eşsizlik, üstünlük, seçkinlik vb. durumların dile getirilmesinde kullanılmaktadır (Tolasa, 1983, s. 287).
Devlet Şâh, Şeyhzâde Tâhir maddesinde “Latif ve güzel şiirleri vardır. Özellikle gazel söylemede zamanının eşsiz bir şairiydi” ( Lugal, 2011, s. 553) şeklindeki ifadesiyle şairi dönemindeki şairlerle kıyaslamış ve gazel söylemekte diğer şairlerden daha üstün olduğunu belirtmiştir.
Anadolu sahası tezkirecilerinin de bu kelimeyi şairlerle ilgili değerlendirmelerinde, genellikle şairlerin diğer şairlerle kıyaslanmasında kullandıkları görülmektedir. “Nazîr” kelimesine Anadolu sahasında ilk olarak yer veren Sehî Bey, bu terimi 11 defa olumsuzluk ekleriyle kıyaslama unsuru olarak kullanmıştır (Örnek 1). Latîfî ise kelimeyi 15 defa nazîr, 22 defa da olumsuzluk ekleriyle toplamda 37 defa kullanmıştır. Latîfî, Sa'dî Çelebi maddesinde; “Bu matlaʿ-ı mümteniʿu’n-nazîr anun eşʿârındandur” (Canım, 2018, s. 272) diyerek şairin matlaının benzerinin mümkün olmadığını söylemiştir. Adnî maddesinde ise “nazîr” sözcüğünü kullanmış ve onu Hz. Süleyman'ın ünlü veziri Âsaf'a benzetmiştir (Örnek 2).
Âşık Çelebi'nin tezkiresinde, “nazîr” kelimesinin 20 defa, kelimenin olumsuz şekli olan “bî-nazîr” şeklinin de 22 defa olmak üzere toplamda 42 defa kullanıldığı görülmektedir. Âşık Çelebi, Mecdî'nin şairler arasında benzerinin az olduğunu (Kılıç, 2018, s. 333), Selîkî'nin de başka bir şair hakkında söylediği beytinin benzersiz olduğunu söyler. (Örnek 3). Âşık Çelebi'nin yanında Sâlim, Ahdî ve Hasan Çelebi de diğer tezkirecilere göre bu ifadeyi daha fazla kullanmıştır. Bunlardan Ahdî “bî-nazîr” ifadesini 90 kez kullanırken Sâlim ise aynı ifadeyi 84 defa kullanmıştır. Hasan Çelebi'de ise bu kullanımın daha dengeli olduğu görülmektedir.
Görüldüğü üzere “nazîr” kelimesi tezkirelerde şairlik yeteneği ve şiirleri birbirlerine denk olan şairleri anlatmak için kullanılmıştır. Ancak tezkireciler daha çok kelimenin Farsça olumsuzluk eki almış hâli olan “bî-nazîr” şeklini kullanmayı tercih etmiştir. Bu kullanımın tercih edilmesinin sebebi ise hayatı hakkında bilgi verilen şairlerin ve eserlerinin diğer şairler ve onların eserlerinden daha üstün olduğunu dile getirmektir.
Terim, divan şairleri tarafından da övdükleri kişiler, sevgili ve kendileri için “nazîr ve bî-nazîr” şeklinde kıyaslama unsuru olarak kullanılmıştır. Âşık Paşa'nın Garib-nâme adlı mesnevisinde Hz. Hatice'den bahsederken onun güzelliğinin eşsiz olduğunu “Görk içinde bî-nazîrdi ol nigâr / Mâl u ni‘met bî-hisâb u bî-şümâr” (Yavuz, 2000, s. 330) beytiyle vurgulaması; Bâkî'nin, “Hak budur Bâkî nazîr olmaz bu mu'ciz nazmuna / Şi’re âgâz itseler şimden girü sehhârlar" (Küçük, 1994, s. 110) beytiyle şiirlerinin benzerinin büyücüler tarafından bile yazılamayacağını söylemesi gibi.
Görüldüğü üzere, tezkirelerde ve divanlarda bir niteleme sıfatı olarak kullanılan “nazîr” kelimesi nitelendirdiği kelimelere “benzer”, “eş” anlamları katmaktadır. Ancak kelimenin “eşsiz”, "benzersiz", "seçkin" vb. anlamlara gelen “bî-nazîr” şekli bir kıyaslama unsuru olarak daha çok tercih edilmiştir.
Kelime, Herat bölgesi tezkirelerinde Ali Şir Nevâî tarafından 8 defa kullanılmıştır. Anadolu sahası tezkirelerinde ise Ahdî 96, Ali Emirî 32, Âşık Çelebi 42, Beyânî 18, Esad Mehmed 4, Esrar Dede 8, Faik Reşad 8, Faizî 1, Güftî 3, Kınalızade 88, Latifî 3, Mirza-zâde Mehmed Salim 110, Mehmed Siraceddin 12, Mehmed Tevfik 9, Sadıkî-i Kitabdâr 4, Safâyî 22, Sehî 11, Şefkat 2, Riyâzî 6, Rızâ 1 defa kullanmıştır.
Örnek 1:
Sirozludur. ‘İlm-i mûsîkîde bî-nazîr ve fenn-i edvârda emîr-i sâhib-serîr idi. Makâmî mahlas dimege dahı ba‘is oldur (İpekten, Kut vd., 2017, s. 137).
Örnek 2:
Merhûm Mahmûd Paşadur ki Sultân Mehmed Hân Gâzînün vüzerâsından ve vüzerânun füsehâsından ve şuʿarâsındandur. Vilâyet-i Osmâna anun gibi bir Âsaf-ı munsıf ve ʿadl ü insâfla mevsûf u muttasıf bir vezîr-i Âsaf-nazîr ve düstûr-ı rûşen-zamîr nedret üzre gelmişdür (Canım, 2018, s. 361).
Örnek 3:
Çeşmeli Ahmed hakkında bu beyti bî-nazîrdür. Beyt:
Kesseler şem'ün başın geçmezdi nâr-ı nûrdan
Barmagın taldurdı gördükde cemâlin Ahmedün (Kılıç, 2018, s. 436).
Örnek 4:
Nazm-ı âşıkânesi çokdur bu üç dâne matla-ı Fârisî ki nazîri yokdur anlarundur sebt olundı. Matla:
Men-i gam-dîde-râ Mecnûn mihnet-dîde ger dîdî
Nihâdî poşt-ı dest ü dilber bihter ez-hîşem pesendîdî
Kunûn geh ki sâhib hüsnî zi rûy-ı dil-dârî
Çi kem şeved zi tu ger hâtırî be-dest ârî
Ân-râ ki tarîk-ı Hemdemî nîst
Bâ u me nîşîn ki Âdemî nîst (Solmaz, 2018, s. 303-304).
Örnek 5:
Ol kaş bigi kemân-ı keyânî n’irede var
Ol gamzenün nazîri cihânda ne tîr ola
Yir-ile gökde nîçe ki c akl eyledi nazar
Bulamadı kimesneyi hergiz sana nazîr (Akdoğan, yty., s. 236-306).
Kaynaklar
Akdoğan, Y. (yty). Ahmedî - Dîvân. Ankara: KTB Yay. https://ekitap.ktb.gov.tr/TR-78357/ahmedi-divani.html [Erişim tarihi: 11.12.2024].
Canım, R. (hzl.) (2018). Latîfî-Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzamâ. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. Erişim adresi: https://ekitap.ktb.gov.tr/TR-216998/latifi-tezkiretus-suara-ve-tabsiratun-nuzama.html
Çetindağ, Y. (2002). Eleştiri terimleri açısından Herat mektebi tezkirelerinin Anadolu tezkirelerine tesiri. Bilig, 22, 109-132.
Devellioğlu, F. (2010). Osmanlıca-Türkçe ansiklopedik lügat. Ankara: Aydın Kitabevi.
Doktor Hüseyin Remzî (1305). Lugat-ı Remzî 1-2. İstanbul.
İnce, A. (hzl.) (2018). Mı̂rzâ-zâde Mehmed Sâlı̇m Efendı̇ Tezkı̇retü’ş-şu‘arâ (İnceleme-Metin). Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. Erişim adresi: https://ekitap.ktb.gov.tr/TR-203805/mirza-zade-mehmed-salim-tezkiretu39s-su39ara.html
İpekten, H., Kut, G., İsen, M., Ayan, H., ve Karabey, T. (hzl.) (2017). Sehî Beg Heşt Bihişt. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. Erişim adresi: https://ekitap.ktb.gov.tr/TR-78460/tezkireler.html
Kılıç, F. (hzl.) (2018). Âşık Çelebi Meşâ‘irü’ş-Şu‘arâ. Ankara: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. Erişim adresi: https://ekitap.ktb.gov.tr/TR-210485/asik-celebi-mesairus-suara.html
Küçük, S. (hzl.) (1994). Bâkî Divanı. Ankara: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. Erişim adresi: https://ekitap.ktb.gov.tr/TR-78361/baki-divani.html
Lugal, N. (Çev.) (2011). Devlet Şah Şair Tezkireleri. İstanbul: Pinhan Yayıncılık.
Macit, M (hzl.) (2017). Nedîm Divanı. Ankara: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. Erişim adresi: https://ekitap.ktb.gov.tr/TR-196897/nedim-divani.html
Muallim Nâcî (1308). Lugat-ı Nâcî. İstanbul.
Redhouse, J. W. (1987). A Turkish and English lexicon: Shewing in English the significations of the Turkish terms. İstanbul: Çağrı Yayınları.
Solmaz, S. (hzl.) (2018). Ahdı̂ ve Gülşen-ı̇ Şuʿarâ’sı (İnceleme-Metin). Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. Erişim adresi: https://ekitap.ktb.gov.tr/TR-201251/ahdi-gulsen-i-suara.html
Sungurhan, A. (hzl.) (2017). Kınalızâde Hasan Çelebı̇ Tezkı̇retü’ş-Şu’arâ. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. Erişim adresi: https://ekitap.ktb.gov.tr/TR-194494/kinalizade-hasan-celebi-tezkiretus-s-uara.html
Şemseddin Sâmî (1318). Kâmûs-ı Türkî. İstanbul.
Tolasa, H. (1983). Sehî, Latîfî, Âşık Çelebi Tezkirelerine Göre 16 Y.Y'da Edebiyat Araştırma ve Eleştirisi I. İzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları.
Yavuz, K. (hzl.) (2000). Âşık Paşa Garib-nâme. Ankara: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. Erişim adresi: https://ekitap.ktb.gov.tr/TR-78417/asik-pasa---garib-name.html