MEV'IẒA

mev’ıza üslûbu, mev’ıze tarzı, mev’ıze-gûne, ebyât-ı mev’ızet-simât, şi’r-i mev’ızet-müş’ir, nasîhat-nisâb ve mev’ızet -me’âb, mev’ızet-i vâlihî semti, matla’-ı mev’ızet-engîz, ber-vech-i mev’ızet, mev’ıze ve takvâ üslûbı, mev’ıze ve nasîhat, mev'ize kasidesi


* Öğüt, nasihat içerikli beyit ve şiirler, nasihat ve uyarı amacıyla yazılmış manzum mektuplar.



Sözlük Anlamı

Sözlükler kelimeye vaaz, pend, nasihat, öğüt anlamları vermişlerdir. Kâmûsu’l-Muhît Tercümesi’nde (2013-2014) kelime, “[el-va’z] (vâv’ın fethi ve ayn’ın sükûnuyla) ve [el-‘izat] [‘idet] vezninde) ve [el-mev’izat] [menzilet] vezninde. Bir kimseye kalbini yumuşatacak sevâb ve ikâba dâir kelâm tezkîr eylemek ma’nâsınadır ki pend ve nush eylemek ve öğüt vermek ta’bîr olunur.” şeklinde tanımlanmıştır. Kubbealtı Lugati’nde (Ayverdi, 2011) ise kelimeye verilen anlamlardan biri, “Kötülüklerden uzaklaştırmak, iyiliğe ve doğruluğa yöneltmek maksadıyle verilen öğüt, nasîhat”tir. Kelimenin bu anlamları mev’ızanın kişiyi iyiliğe ve doğruluğa sevk etme amacını öne çıkarmaktadır. Lugat-ı Nâcî’de kelimenin terim anlamı da verilmiştir: “.. mev’ıza-yı belîgâne: nazımda (mev’ızet) sûretinde de kullanılır. Cem’i: mevâ’iz.” (Muallim Naci, 1308).




Terim Anlamı

Öğüt, nasihat içerikli beyit ve şiirler, nasihat ve uyarı amacıyla yazılmış manzum mektuplar. 

Ali Şir Nevâî (d. 844 / 1441 - ö. 906 / 1501), terimi gazelin bütünlüğünü anlatmak için kullanmıştır. Nevâî, Türk edebiyatının bilinen ilk divan önsözü olan Bedâyi‘ü’l-Bidâye’sinin dibacesinde “matla beytinde ifade edilenlerin maktaya kadar bağlantısını” koruduğunu söyler (Boltabayev, 2022, s. 34). Ona göre bu anlam bütünlüğünde şiirin başarısı nasihat içeren bir beytin şiirde yer almasıyla mümkündür. Divanda eğer bir nasihat gazeli yoksa ve gazelde de bir mev’ıza beyti yoksa boşa zahmet çekilmiştir (Yalçınkaya, 2017, s. 155-157):

“Ol cihetdin bu dîvânda hamd u na’t ü mev’izedin başka her şûr-engîz gazeldin kim istimâ’ı mehveşlerga mûcib-i ser-keşlik ve gam-keşlerga mûcib-i müşevveşlık bolgay birer ikişer nasîhat-ârâ ve mev’ize-âsâ beyt irtikâb kılındı kim olarnıng lem’a-i ruhsârı iffet burka’ıdın köp taşkarı bolmagay. Tâ ki bolarnıng vücûd hırmeni ol berk ihtirâkıdın bi’l-küllî zâyi’ bolmagay yok kim bu gazel gâzeleri cilve-gerlik sâz belki perde-derlik âgâz kılsalar bu beytning nâsîhat-sâz vâ’ızları ve mev’ize-perdâz nâsıhları mâni’ bolgaylar.” (Üzgör, 1990, s. 79).

“Yana bu kim gûyiyâ ba’zı eş’âr tahsîlidin ve dîvân tekmîlidin garaz-ı mecâzî hüsn ü cemâl tavsîfi ve maksûd-ı zahîri hatt u hâl tarîfidin özge nime anglamaydurlar. Dîvân tapılgay kim anda ma’rifet-âmîz gazel tapılmagay ve gazel bolgay kim anda mev’izet-engiz bir beyt bolmagay mundak dîvân bititse hod asru bî-hûde zahmet ve zâyi’i meşakkat tartılgan bolgay.“ (Üzgör, 1990, s. 80).

Nevâî’nin ifadelerinden ve kelimenin tezkirelerdeki kullanımından mev’ıza söylemenin şairler için gerekli bir vasıf olduğu anlaşılmaktadır.

Mev’ıza 15 ve 16. yüzyıl tezkirelerinde terim olarak kullanılmıştır. 




Tezkirelerdeki Bağlam Anlamı

Terim tezkirelerde; mev’ıza üslûbu, mev’ıze tarzı, mev’ıze-gûne, ebyât-ı mev’ızet-simât, şi’r-i mev’ızet-müş’ir, nasîhat-nisâb ve mev’ızet -me’âb, mev’ızet-i vâlihî semti, matla’-ı mev’ızet-engîz, ber-vech-i mev’ızet, mev’ıze ve takvâ üslûbı, mev’ıze ve nasîhat, mev'ıze kasidesi kelime ve kelime gruplarıyla kullanılmaktadır. Tezkirelerde mev’ıza terimi üslup ve tarz olarak nitelendirilmiş, kimi zaman da –gûne, -simât, -müş’ir, -nisâb, -meâb, -engîz gibi Farsça birleşik sıfatlarla anılmıştır.  

Terime ilk olarak Ali Şir Nevâî’de rastlıyoruz. Terimin 15 ve 16. yüzyıl tezkirelerinde kullanıldığı daha sonra yerini “nasihat” terimine bıraktığı gözlenmektedir. Terime 17 ve 18. yüzyıl tezkirelerinde rastlanmamıştır, 19. yüzyılda da metinleri nitelemek için kullanılmamıştır. 15 ve 16. yüzyıl tezkirelerinde “mev’ıza” ve “nasihat” terimleri (nasihat terimi daha az olmakla beraber) eş anlamlı olarak kullanılmışlardır. Bir örnek olmak üzere Latîfî tezkiresinde 18 defa “mev’ıza” kelimesi terim olarak kullanılırken “nasihat” kelimesi 10 defa terim değeriyle kullanılmıştır (Canım, 2018). Latîfî’nin dört yerde nasihat ve mev’ıza terimlerini beraber kullanıldığı görülmektedir. Tezkirecilerin mev’ızaya verdiği bütün örnekler nasihat ve hikmet özelliği taşımaktadır.




Tezkirelerdeki Kullanım Sıklığı

Kelime, terim anlamıyla Herat bölgesi tezkirelerinden Mecâlisü’n-Nefâis’te 4 (Eraslan, 2018); Anadolu sahası tezkirelerinden ise Heşt Bihişt'te 6 (İsen vd., 2017), Latîfî Tezkiresi'nde 18 (Canım 2018), Kınalızâde Tezkiresi'nde 1 (Sungurhan, 2017b), Beyânî Tezkiresi'nde 1 (Sungurhan, 2017a), Ahdî’nin Gülşen-i Şu'arâsı'nda 2 (Solmaz, 2018), Künhü’l-Ahbâr'da 1 defa (İsen, 2017) kullanılmaktadır. 




Örnekler

Örnek 1:

Kuzât-ı tugâtdan biri ki kadîmden yârı ve köhne gam-küsârı idi. Zulm ü irtişâ tarîki ile nice maẓlûm u nâ-murâd ve nâ-şâdun gözi yaşın ve cigeri kanın ve bagrı başın bervech-i seccâl ü huccec ahz ü celb idüp tumturaklı ve tâk u revâklu ve eyvân u keyvândan ber-ter ʿâlî nitâklar ve mükellef hâneler ve şâhâne şeh-nişînler cennetserâ sarâylar ve cennetü’l-me’vâ misâli câylar binâ ve bünyâd iderdi. Ammâ harc itdügi her bir akça içün hezârân yetîm ü bîve âh u enîn ü feryâd iderdi. Ber-vech-i mevʿızet bir mektûb-ı nasîhat-üslûb irsâl itdükde bu ebyâtı anda sebt ü ketb idüp göndermiş ve bu nush u pend ile anı tarîk-ı mezâlim ü mehâyifden döndürmişdi. Nazm: 

Gel itme ol sarây içün sürûrı 

Ki vîrân ide devrânun mürûrı 

 

Harâb olur binâ-yı âb u gil hep

Ko âb u gil binâsın cân u dil yap 

 

Niçün mihmân-serâ oldı bu hâne 

Oturmaz bunda kimse câvidâne 

 

Anunçün cân beden dârında gelmez 

Eger bin yaşasan bir demce gelmez 

 

Revâ mı âhıret dârın yıkasın 

Ya hod dünyâyiçün dînden çıkasın 

 

Çü ten menzil kılur taht-ı türâbı 

Nidersin mesken-i ʿâlî-cenâbı 

 

Ko dünyâ hânesin âhir evin gör 

Ki gûristândadur ol hâne-i gûr 

 

Kaçan kim kabr ola bî-câm u revzen 

Ne virür bunda tâk u kasr-ı rûşen 

 

Alursın gözi yaşın her yetîmün 

Düzersin dünyede dâr-ı naʿîmün (Canım, 2018, s. 442-443).

 

Örnek 2:

Mev’izeye müte’allik bir kitâbı vardur. Bu beyt andandur: 

Deyr-i cihân zümre-i erganun 

Toptoludur kanı bir ehl-i derûn 

(Diger:) 

Fenâ peşmînesin sal egnüne kim dehr fânîdür 

Diyâr-ı fakra sultân ol ki hoş genc-i nihânîdür (Sungurhan, 2017a, s. 80).

 

Örnek 3:

Ve bu ebyât anun mev‘ize tarzında vâki‘ olan râ‘iyye adlu kasîdesindendür. Şi‘r: 

Çün gönüldür hazîne-i esrâr 

Taleb it ol hazîneyi ey yâr 

 

Sîneni rûşen eyle yoklukdan 

Ki sana rûşen ola her ne ki var 

 

Devlet iklîmine ‘azîmet içün 

Himmet atına fikri eyle süvâr 

 

Yâr iden i‘tikâdun u fikrün 

Ki yolundan ayırmaya deyyâr 

 

Niçe bir hezl ü niçe bir kengel 

Niçe bir levh ü niçe lu‘b u kımâr 

 

Niçe bir sâz u niçe bir âvâz 

Niçe bir ır u niçe bir eş‘âr 

 

Niçe her sâ‘at esrük ü bengî 

Niçe her lahza deng ü köhne humâr 

 

Her dem âşüfte her zamân bî-hud 

Her gice mürde her seher murdâr 

 

Âlem içinde bu ise dirlik 

Ölmek andan sana yeg ola hezâr (İsen vd., 2017, s. 73).

 

Örnek 4:

Mev’ize tarzında bu şi’r anundur. Şi’r: 

Kasr u eyvân ile ey ‘âlî-makâm oldum sanın 

Kendüni yüksekde görme menzilün taht-ı türâb 

 

Üstühân-ı kellesin çetr-i hümâyûn ıssınun 

Gör içinde mûr hayli hayme çekdi bî-tınâb (Sungurhan, 2017b, s. 480).

 

Örnek 5:

Devrânnıng vefâsızlığı şikâyetide bu beyt mev'ize tarîkıda müfîd beytdür kim:

Dehr bâgınıng reyâhînide yok buy-ı vefâ 

Hâh ra'nâ lâlesin kör hâh güIzârıga bak (Eraslan, 2000, s. 244).




Kaynaklar

Ayverdi, İ. (2011). Kubbealtı Lugatı Misalli Büyük Türkçe Sözlük. İstanbul: Kubbealtı Yayınları.

Boltabayev, S. (2022). Ali Şir Nevâyî Divanlarının Dibaceleri (giriş-metin-aktarma-dizin-tıpkıbasım). Ankara: Akçağ Yayınları.

Canım, R. (hzl). (2018). Latifî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzamâ. Ankara: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. Erişim Adresi: https://ekitap.ktb.gov.tr/TR-216998/latifi-tezkiretus-suara-ve-tabsiratun-nuzama.html 

Eraslan, K. (hzl.) (2000). Alî-Şîr Nevâyi, Mecâlisü'n-nefâyis. (Farsça Çeviri Naci Tokmak. İnceleyen: Hamza Zülfikar). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

İsen, M. (2017). Gelibolulu Mustafa Âlî, Künhü’l-Ahbâr’ın tezkire kısmı. Ankara: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. Erişim Adresi: https://ekitap.ktb.gov.tr/TR-194288/kunhul-ahbarin-tezkire-kismi.html 

İsen, M. vd. (hzl.) (2017). Sehî Beg, Heşt Bihişt. Ankara: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. Erişim Adresi:  https://ekitap.ktb.gov.tr/TR-78460/tezkireler.html 

Muallim Nâci (1308). Lugat-ı Nâcî. İstanbul.

Mütercim Âsım Efendi (2013-2014). el-Okyânûsu’l-Basît fî Tercemeti’l-Kâmûsu’l-Muhît. İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları. Erişim Adresi:  https://kamus.yek.gov.tr/

Solmaz, S. (hzl.) (2018). Ahdı̂ ve Gülşen-ı̇ Şuʿarâ’sı (İnceleme-Metin). Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. Erişim adresi: https://ekitap.ktb.gov.tr/TR-201251/ahdi-gulsen-i-suara.html 

Sungurhan, A. (2017a). Beyânî Tezkiresi (Tezkiretü’ş-Şu’arâ). Ankara: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. Erişim Adresi: https://ekitap.ktb.gov.tr/TR-194495/beyani-tezkiresi-tezkiretus-suara.html 

Sungurhan, A. (2017b). Kınalızâde Hasan Çelebi Tezkiretü’ş-Şuarâ. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü. Erişim Adresi: https://ekitap.ktb.gov.tr/TR-194494/kinalizade-hasan-celebi-tezkiretus-s-uara.html  

Yalçınkaya, Ş. (2008). Gazelde kırılma beyitleri: beytü’l-gazeller. Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Dergisi 14/1. s. 149-162.




Yazım Tarihi:
05/03/2025
logo-img