İfrâz, ifrâzât
* Bir bütünün bir kısmını ayırma, parselleme, bir bütünden parça ayırma anlamlarında kullanılan terim.
İfrâz kelimesi, Arapça ferz “payını ayırmak, ayrı bir hale getirmek, elemek, bir şeyi diğerlerinden ayırmak anlamlarına gelir. (İbn Manzûr, 1119/ 1708, cilt 5, s. 1708; Almaany). Bu kökten türeyerek sıfat halini alan ifrâz; bir arazinin bölünmesi, parsellere ayrılması, bir bütünden parça ayırma ayrılma, tefrik etmek, (Devellioğlu, 1962, s. 492; Parlatır, 2006, s. 696; Hekimoğlu, 1981, s. 880) toptan bir miktar ayırma (Sâmî, 2015, s. 136) anlamlarını karşılamaktadır.
Bir eserin içinden belirli unsurların ayrılması, seçilmesi ve öne çıkarılması.
İfrâz tezkirelerde ayırma, seçme, dışarıda bırakma, öne çıkarma anlamlarında sıfat olarak kullanılmış olup ilk kez Latîfî'nin Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzamâ'sında geçmektedir.
Tezkirede yer alan örneklere bakıldığında Latîfî’nin “önceki dönemlerdeki sağlam metinlerinden ayrıştırarak ve alıntı yaparak aldıkları anlamları, bilerek başkasına aitmiş gibi davranarak toplum içinde süsleyip değerli gösterirler” şeklinde dönem şairlerine eleştiri de bulunur; “Tedvînât-ı metîn-i mütekaddimînden ifrâz u iktibâs itdükleri me’ânî-i me’hûzeyi vech-i tecâhülden bezm-i ehâlîde hâssa tezâyüddür dirler (Canım, 2018, s. 61).
Latîfî, Karamanlı Kâmî'den “Selâmî'nin ve Nizâmî'nin şiirlerinden alıntılar yapmanın yanı sıra, Semerkandlı Nizâmî'nin Üveyse vü Râmîn adlı eserinden ve Cürcânlı Efṣahî'nin Vâmık u Azrâ adlı eserinden de oldukça güzel ve özgün anlamlar ayrıştırıp alıntılamış." şeklinde bahsederek şairin çeşitli eserlerden şiirler seçerek özgün manaları alıntıladığını ifade eder. “Nazm-ı Selâmîden ve nazm-ı Nizâmîden intihâb u ittihâz itdükden gayrı Nizâmî-i Semerkandînüñ Üveyse vü Râmîninden ve Efsahî-i Cürcânînüñ Vâmık u ʿAzrâsından haylî maʿânî-i bedîʿa ifrâz u iktibâs itmişler (Canım, 2018, s. 438).
Latîfî'nin Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzamâ'sında 7 defa geçen bu terime diğer tezkirelerde rastlanılmamaktadır.
Örnek 1:
ve tedvînât-ı metîn-i mütekaddimînden ifrâz u iktibâs itdükleri ma’ânî-i me’hûzeyi vech-i tecâhülden bezm-i ehâlîde hâssa tezâyüddür dirler ve sirka-i sarîhleri ma’lûm olsa sûret-i tegâfülden tazmîn ü tevârüddür dirler (Canım, 2018, s. 61).
Örnek 2:
fenn-i nazm u inşâda ve dîvân u risâle ve dâstân u makâleden ve tahrîr ü tasnîf itdi ve tahrîr ü te’lîfüm diyü da’vâ itdügi kendü karîhasından sâdır olmış hâssa îcâdı mıdur yoksa zamân-ı âharda vâki’ olan şu’arâ-yı selefüñ tedvînâtından terceme ve tırâş ve ifrâz u iktibâs mıdur (Canım, 2018, s. 68).
Örnek 3:
Egerçi manzûmât-ı Fürs tetebbuʿ iden mezbûruñ zâde-i tabʿı ve hâssa-i karîhası begâyet nâdir ü kem-yâb dîvânında mevcûd olan maʿânînüñ ekseri müdevvenât-ı selefden ifrâz u intihâbdur (Canım, 2018, s. 113).
Örnek 4:
Reyb ü iştibâh yokdur ki bu hâlet-i hâssa kesbî ve ʿârızî degül belki zâtîdür ve bu gûne ibdâʿ-ı bedâyiʿ tasarruf-ı Zâtîdür. Üç biñ dâne gazeli üç dîvândur ammâ biñ dâne gazeli ve kırk ʿaded müntehab kasîdesi bu cümleden ifrâz u intihâb olınmış makbûl ü muhtâr-ı ehl-i ʿirfândur (Canım, 2018, s. 230).
Örnek 5:
Rûmînüñ altı cild Mesnevîsinüñ her cildinden yüz ʿadet beyt intihâb u ifrâz idüp ebyât-ı müşkileden her bir beytin beşer beyt ile şerh idüp rumûz-ı gavâmızın îzâh ve kinâyât-ı muʿdilesin ʿibârât-ı vâzıh ile îzâh itmişlerdür ve adını Gülşen-i Tevhîd virmişlerdür. Bu ebyât-ı ilhâm-simât anuñ ibtidâ ve dîbâcesindendür (Canım, 2018, s. 291).
Örnek 6:
Nazm-ı Hamdîden ve Selâmî-i Hamîdîden geçse oldur. Nazm-ı Selâmîden ve nazm-ı Nizâmîden intihâb u ittihâz itdükden gayrı Nizâmî-i Semerkandînüñ Üveyse vü Râmîninden ve Efsahî-i Cürcânînüñ Vâmık u ʿAzrâsından haylî maʿânî-i bedîʿa ifrâz u iktibâs itmişler (Canım, 2018, s. 438).
Örnek 7:
Hattâ tâc-ı fuzelâ Tâc-zâde Heves-nâme nâm risâlesinde mevâlî-ı medâris-i Semâniyyenüñ dört nefer eʿâli-i ehâlîsin ifrâz u intihâb idüp ʿâlem-i ʿanâsırda çâr-ʿunsûra teşbîh ü temsîl itmişdür (Canım, 2018, s. 549).
Almaany. Erişim 18. 01. 2025 https://www.almaany.com/ur/dict/ar-ur/%D9%81%D9%8E%D8%B1%D9%8E%D8%B2%D9%8E/?c=T%C3%BCm#google_vignette
Canım, R. (hzl.)(2018). Latîfî-Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzamâ. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. Erişim adresi: https://ekitap.ktb.gov.tr/TR-216998/latifi-tezkiretus-suara-ve-tabsiratun-nuzama.html
Devellioğlu, F. (1962). Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat. Ankara: Aydın Kitabevi Yayınları, 1. baskı.
Hekimoğlu, İ. (1981). Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Büyük Lûgat: Eski ve Yeni Harflerle. (2 cilt). TÜRDAV.
İbn Manzûr. (1119/ 1708). Lisânü’l-‘Arab. Kâhire: Dâru’l Maarif. cilt 5
Parlatır, İ. (2006). Osmanlı Türkçesi Sözlüğü. Ankara: Yargı Yayınevi. 1.baskı.
Şemseddin Sâmî. (2015). Kâmûs-ı Türkî (Osmanlı Türkçesi tıpkıbasım). İstanbul: Çağrı Yayınları. 1. Baskı.
Tietze, A. (2016). Tarihî ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugati. C. III. Ankara: TÜBA.