latîf, hulk, tab‘-ı latîf, letâfet
* Kaynaklara göre hulk-ı latîf, “ince yaratılış, güzel huy” anlamında kullanılan bir terim.
“Doğuştan gelen huy, yaratılış, tabiat” anlamına gelen hulk ile “zevk ve ruh okşayıcı ince bir güzelliğe sâhip olan, hoş, nâzik, yumuşak” anlamına gelen latîf kelimesinden oluşan bir sıfat tamlamasıdır (Kubbealtı Lugati).
Kâmûs-ı Türkî’ye göre hulk, “ahlak, hulkî olan huy, tabiat” anlamlarına gelmektedir (Şemseddin Sâmî, 1317, s. 586). Latîf kelimesi ise, “yumuşak, mülâyim, nâzik, hoş” manalarına gelmektedir (Şemseddin Sâmî, 1317, s. 1240).
Tolasa’ya göre; tezkirelerde “hoş” kelimesinden sonra en sık kullanılan sıfatlardan biri “latîf” kelimesidir. Tezkirelerde “latîf” kelimesi daha çok “lutf ve letâfet” türevleriyle görülmektedir. (Tolasa, 2002, s. 204). Tolasa’nın çalışmasında, “latîf” kelimesinin genellikle “tabʿ” ile kurulan tamlamalarda kullanıldığı örneklere dikkat çekilmiştir.
Yaratılışı hoş olan, nazik tabiatlı, güzel huylu kimseler için kullanılan bir terimdir.
Sehî Bey’in Heşt Bihişt’inde şair Fenârî için “…zihni rûşen ve hulkı hasen letâfet-i tab‘ı bî-mânend ve tûmâr-ı nazmı ney-i kand…” (İpekten vd., 2017, s. 40) şeklinde geçmektedir. Sehî Bey’e göre şair Fenârî’nin, zihni parlak, huyu güzel, nazik şiiri ise benzersiz olarak tarif edilmiştir. Buradan anlaşıldığı üzere “hulk” kelimesi şairin karakterini “tab‘” kelimesi de şiirinin benzersizliğini ifade etmektedir.
Kınalızâde Hasan Çelebi’nin Tezkiretü’ş-Şuarâ’sında Kadrî Efendi hakkında verilen bilgilerde; “…Hakkâ ki akrân u emsâli miyânında cemîlü’l-menâkıb cezîlü’l-mevâhib sadrı müttesi’ kadri mürtefi’ ‘ıkd-ı fazlı nazîm ve hulk-ı latîfi eltaf ü mine’n-nesîm bir zât-ı şerîf ü kerîm idi...” (Sungurhan, 2017, s. 695-696) şeklinde geçmektedir. Hasan Çelebi de “hulk-ı latîf” tamlamasını şairin hoş tabiatlı bir kimse olduğunu belirtmek için kullanmıştır.
Tezkirelerde, hulk ve latîf kelimeleri hem başka kelimeler ile kurulan tamlamalarda hem de “hulk-ı latîf” tamlaması şairlerin kişiliklerine dair “iyi huylu, hoş tabiatlı” anlamına gelecek şekilde kullanılmaktadır.
Hulk-ı latîf tamlamasının tezkireler arasında sadece Kınalızâde Hasan Çelebi’nin Tezkiretü’ş-Şuarâ'sında 1 kez geçtiği tespit edilmiştir. Aşağıda verilen örnekler, tezkireler dışındaki kaynaklarda da tamlamanın terim anlamında kullanıldığını göstermektedir.
Örnek 1:
“…Hakkâ ki akrân u emsâli miyânında cemîlü’l-menâkıb cezîlü’l-mevâhib sadrı müttesi’ kadri mürtefi’ ‘ıkd-ı fazlı nazîm ve hulk-ı latîfi eltaf ü mine’n-nesîm bir zât-ı şerîf ü kerîm idi...” (Sungurhan, 2017, s. 695-696).
Örnek 2:
Ol sehâvet kânı ol hulk-ı latîf
Ol kerem sâhibi mürvetlü şerîf (Kayaokay, 2022, s. 71).
Örnek 3:
Halkı latîf ü hulkı şerîf ü nazîfdür
‘Âr eylemez karîn olur şeh gedâ ile (Kavruk ve Selçuk, 2009, s. 41)
Örnek 4:
Karşu geldi bana o zât-ı şerîf
Mekremet kânı ol hulk-ı latîf (Gümüş, 2023, s. 133).
Gümüş, E. (2023). Mehmed Dâî-Beşiktaşlı Yahya Efendi Menâkıbnâmesi. İBB Kütüphane ve Müzeler Müdürlüğü.
İpekten, H., Kut, G., İsen, M., Ayan, H., & Karabey, T. (2017). Sehî Beg-Heşt Bihişt. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü.
Kavruk, H., Selçuk, B. (2009). Filibeli Vecdî Divanı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü.
Kayaokay, İ. (2022). “Lâ Fetâ İllâ Ali”: Manzum Cenk-nâmelerde Hz. Ali’nin Fütüvvet Ahlâkı. Mecmua Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi 14, 68-80.
Sungurhan, A. (2017). Kınalızâde Hasan Çelebi Tezkiretü’ş-şu’arâ. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü. https://ekitap.ktb.gov.tr/TR-194494/kinalizade-hasan-celebi-tezkiretus-s-uara.html
Şemseddin Sâmî. (1317). Kâmûs-ı Türkî. İkdam Matbaası.Tolasa, H. (2002). 16. Yüzyılda Edebiyat Araştırma ve Eleştirisi. Akçağ Yayınları.
İnternet Kaynakları
Kubbealtı Lugati. https://lugatim.com
Nişanyan Sözlük. https://www.nisanyansozluk.com